19 Haziran 2012 Salı




Keşke bugün çok pişman.

Yaşadıkları mı olgunlaştırır insanı, yoksa yalnızlıkları mı? Kim bilir, belki yaşadıklarından ötürü seçtiğin yalnızlığındır asıl olgunluk.

En korktuğum şeydir keşkelerimle her yeni gün başbaşa kalmak. Biliyorum ki en çok onlar acı verir bana, gözüme sokula sokula dizilir önüme keşkeler. O yüzden hep başıma gelir korktuğum. Herkes de bir maraton, pişmanlıklarını gözüne sokma çabası. Yaşadıkların da cabası.
İki dakika sakin ol dünya. İki dakika durul midemi bulandırıyorsun artık. Bu intikam hırsı seni de beni de yok eder dünya. Kalıbının adamı değilsin dünya, misal sen kendi etrafında dönüşünü bir günde bitiriyorsun. Amma velakin kalıbına bürünmüş insanoğlu bir günde seni yirmi dörte katlıyor muhteşem dönüşleriyle. Bu bir doğa mucizesi olmalı. Acınasıca bir mucize.
Bırak pişmanlığım da düşmanlığım da bana kalsın. Günahım sırtına yük olmasın, boşver kendi günahında ezil!

Evet efendiler keşke bugün çok pişman, sizin ağzınızda sakız olduğu için.





Tek Başıma


Bugün daha önce hiç dinlemediğim bir şarkıyı dinledim.
Daha önce hiç gitmediğim yerlere gittim.
Daha yeni şarkılar ezberlemeye karar verdim,
tek başıma söyleyebileceğim...

Tek başıma sayıyorum şimdi mahallenin dışındaki tren raylarının taşlarını.
Tek başıma gideceğim yarın ki konsere...
Tek başıma seveceğim komşunun köpeğini...
Beni tek görünce yine gülümseyecek mi günaydın diye acaba Züleyha Teyze ?
Bugün hiç gitmediğim sokaklara gittim. Hiç görmediğim insanlara hal hatur sordum.
Ve yine bugün hiç tanımadığım birine bütün herşeyimi anlattım. Çünkü biliyordum bir daha buraya gelmeyeceğimi..
Tek başımayım bak beraber martılara simit attığımz yerde.
Tek başıma soluyorum boğazın kokusunu.
Ve tek başıma ölüyorum bak !




Hiç vaktim olmadı.

Benim; onun ne sevincini ne hüznünü ne mutluluğunu ne umut edişini ne şefkatini ne hoşgörüsünü
ne kokusunu hissetme duygusunu, benim onun tek bir şeyini bile görmeye vaktim olmadı.Sürekli
yokluğunu hissedince içime bir acı oturur, gözlerimde koca bir deniz deniz akar durur. Yokluğunu
hissetme duygusu aslında bir avuntu benim için. Aslında varlığını hissedecek bilince hiç ulaşamadım.
Sürekli bir duygusallık hali, yüzümdeki umursamazlığın beni teslim almasına izin vermiyor.
Bu da bana acı veriyor, sonu olmayan bir acı...
Bu bir duygu sömürüsü falan değil sadece bir anlık boşluk hali,
hatırladıkça o boşluğa düşmeme mani olan bir nevi umut hali...
Vakit varken O'na sarıl, hiç ama hiç üzme anneni.





'Seni seviyorum'u kaybettik

Seninle ilk tanıştığımız günden beri, sana 'seni seviyorum' diyemediğim için sürekli buruksun.
Ama sen de çok iyi biliyorsun ki aşk sözlerde değil gözlerde anlam kazanır.

Diyemiyorum çünkü;
Ben annem öldükten sonra bütün sevgi sözcüklerimi sattım.
İlk onda öğrenecektim sevgiyi.
İlk onda güveni, şevkati,huzuru bulacaktım.
İlk onun gözlerinde cenneti görecektim.
İlk kahramanım o olacaktı.
Yani anlayacağın o benim için bir ilk olacaktı.

Her şeyim gitti benim, bekleme benden sevgi sözcükleri !
Ağlayamam hiç bir aşk için artık, gözyaşlarımı da kuruttum... Ağlamayı dahi unuttum...
Sen hep gözlerima bak, gerçek aşk orda boşver 'seni seviyorum'ları...



Deneme sakın! 

Şimdi sen, 'seni seviyorum' dedin ya; düşündüm de, eğer ben de 'seni seviyorum' desem nereye kadar gider bu iş diye. 

 Biz belki sevgili olacağız. Sürekli seviyorumlu güzel sözler. Canım olacaksın sen sonra. 
Gün gelecek sen sıkılacaksın, belki benden bıkacaksın. Canın sıkılacak.Ben de öyle. Sonra canımı alıp gideceksin. 
Ve ben ya sana kıyamayıp gidip sigaraya başlayacağım, sonra içkiye... Bütün kötü alışkanlıklr işte senden sonra. Kendime kıyacağım bir köşede canım gidecek. Ya da sana kıyıp canımı yakacağım. 

Sen şimdi 
-denemekten korkuyor musun yoksa' diyeceksin tabi.
 -Hayır denemekten korkmuyorum, denenmekten korkuyorum...

17 Haziran 2012 Pazar



Sabahı öptüm gözlerinde
 Geceyi yaktım
 Ateşi aldım dudağından
 Sözleri yaktım

 Ben seni uzaklarda
 Ben seni tuzaklarda
 Ben seni yasaklarda sevdim
 Ben seni yasaklarda..

 Baharı öptüm saçlarında
 Kışları yaktım
 Umudu aldım yüreğinden
Düşleri yaktım

 Ben seni uzaklarda
 Ben seni tuzaklarda
 Ben seni yasaklarda sevdim
 Ben seni yasaklarda



















Yüreğime bir gül çizdim kanlı yaş ile 

yaktın beni küle dödüm dumana dödüm 
nasıl edem nere gidem dertli baş ile 
bilemedim teli kırık kemana dödüm
 canım aldın, can evimden vurdun ya sende 
küstüm sana, faydası yok, geri dösen de
sende vefasız çıktın, sende hayırsız çıktın 
sen de vicdansız çıktın adın batsın 
zaman ola devran döe sen de çekesin
yitiresin umudunu heder olasın 
aşka düşe kahrolasın candan 
bıkasın ömrün boyu bir kez olsun 
gülmeyesin sen ki beni rezil ettin 
yedi cihanda yalan oldum 
talan oldum senin sayende sende vefasız çıktın, 
sende hayırsız çıktın sen de vicdansız çıktın
adın batsın beni özleyince bir nehir yatağını bulsun kor düşsün dağlarına, 
ceylanlar suya insin 
sesime bakıpta ağlıyorum sanma
seni özleyince böyle olsun birazda 
ayrılıversin yaprak dalından insan sevdiğinden ayrılıversin
kan damarımdan can pazarından 
adam baharından ayrılıversin
dağda dört mevsim erimeyen Kar varya 
yokluğum öyle erimesin sende vefasız çıktın, 
sende hayırsız çıktın sen de vicdansız çıktın adın batsın


Ben seni hiç sevmedim ki
Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim 
Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim 
Bir de yıldızları sevdim, 
 Eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular
 Ben seni hiç sevmedim ki; 
 Beni yola koyduğunda ayrılmanı sevdim 
Kurşunları sevdim beni vurduğunda 
Ağlamayı sevdim, unuttuğunda
 Yalnız olduğumu anladığımda, ayakta kalmamı sevdim 
Yıkılmamı sevdim, seni her hatırladığımda 
 Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği 
Su gibi özledim temmuz güneşinde sesini İkindide yağmur gibi, 
 Geceleyin rüzgar gibi sevdim, seni sevdiğimi
 Ben seni hiç sevmedim ki 
 Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim 
Menekşeyle konuşmanı, nisanı hatırlatmanı
 Baharın bir adının da yalnızlık olmadığını
 Düştüğüm zaman kanayan yanlarımı 
Ve tuhaflığımı üşüdüğüm zaman 
Sakız satan çocukları, yeni çıkan şarkıları 
 Her kaybettiğimde, kazanan yanlarını sevdim 
Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
 Ben yangını sevdim, yandığım zaman böyle işte 
Ben seni hiç sevmedim ki
 Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe 
Ben yangını sevdim.
 Ben seni hiç sevmedim ki 
Ben yangını sevdim 
Ben seni hiç sevmedim ki 
Ben sevdim mi adam gibi severim 
Bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine 
Bir gece bir şiir gibi kibrit alevinde 
 Alemin ortasında kimsesizliğin sesinde
 Buğusunda sabahın 
Acımasızlığında bir ahın
 Ağlayan yüzünde insanlığın, 
Ferahlatan gücüyle duanın 
Korkutan yanıyla narın İncirin, zeytinin ve kalbin üstüne 
Gülün üstüne tutunduğum umudun üstüne 
Korkunun üstüne, senin üstüne 
Hep Senin üstüne, hep senin üstüne 
Ben seni hiç sevmedim ki
 Gittiğin zaman, gitmeni sevdim, 
Evreni sevdim geldiğin zaman 
Kalmanı sevmedim, 
 Korkuyordum sana alışmaktan
 Yine de sevdim gülümsemeyi 
Mendilimi sallarken seni götüren trenin ardından
 Kırlara ilk kar düştüğü zaman 
Ölümünün ne güzel olduğunu sevdim 
Seni içimde öldürdüğüm zaman 
Ben seni hiç sevmedim ki 
 Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim
 Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim
 Bir de yıldızları sevdim, 
 Eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular ben seni hiç sevmedim ki; 
Ben sevdim mi adam gibi severim. 
 Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe 
Ben yangını sevdim
. Ben seni hiç sevmedim ki 
Ben yangını sevdim 
Ben seni hiç sevmedim ki 
BEN SEVDİM Mİ ADAM GİBİ SEVERİM !!!



Senin olduğun çatı katını seviyorum, 
yürüdüğün kaldırımı seviyorum,
sen olduğun sürece her yeri seviyorum. 
Seni seviyorum ~




Gelecekte, Bacağından yakalayıp gitmeni engellemek için daha da çok çalışacağım. 
Her yolu ve yöntemi deneyeceğim, seni yakalayıp gitmeni engellemek için. 
Öyle minnettar kalacaksın ki gözyaşların dökülecek. 
Öyle müteşekkir olacaksın ki geri nasıl ödeyeceğini bilemeyeceksin.... ♥




Seni o kadar çok seviyorum ki.
Seni sevmeme engel olamıyorum. 
Seni sevmiyormuş gibi de davranamıyorum. 
Seni ne kadar sevdiğimi görmene izin veremem. 
Tek yapabileceğim seni rahatsız etmemek ve beni sevmeni istememek. 
Yavaş yavaş yanından ayrılmak istiyorsam koşmalıyım.



İnsan kalbi değişkenliği ile ünlüdür.
Hep aynı duyguda sabit kalmaz.
Sevdiğinde, nefret ettiğinde...
Heyecanlandığında, sakin olduğunda...
Birine üzüldüğünde ya da birine minnettar olduğunda...
Birini suçladığında, birini anladığında... ♥




Bunu şimdi anlıyorum;
Dört elle sarıldığın birşeyi bırakmadığın sürece yaşamını değiştiremiyorsun.
Ben çok hırslıydım ve aynı anda her şeye birden sahip olmak istedim ama buna imkan yoktu...!




Bunu bana siz söylemiştiniz "Herşey istendiği gibi olmaz" 
Bişey daha söylemiştiniz "Bazen bağları koparmak gerekir" 
Ama eğer bu bağlar sizin can damarınıssa kolay kesip atamassınız. 
O artık sizin kaderiniz olmuştur ~



Birlikte olmamızın mümkün olmadığını biliyorum 
Ama birgün seni mutlaka alacağım ~
O zamana kadar kalbini kimseye verme! ♥



Eğer tanımadığınız biri bir gün gelip “Daha önce tanıştık mı?” diye sorarsa ya da “Sen benim bitmeyen düşlerimin baş kahramanısın.” derse; bu sadece basit bir oyun olmayabilir. O adam sizin kaderiniz olabilir... ♥




Uçsuz bucaksız gibi görülen yemyeşil bir çayırın ortasında kırmızı bir posta kutusu, Ölen yakınlarına pişmanlıklarını ve özlemlerini yazarak dile getiren insanlar, Her gün saat beşte bu mektupları almaya gelen bir postacı, Sevdiği adamın bir yalanla bu dünyadan ayrılmasına dayanamayan bir kız, Ve onları bir araya getiren o masum oyunları… Ya aşık olduğunuz insan bir hayalse… Peki ya hayal sandığınız olaylar gerçekse… ♥




Sil baştan yaşama şansım olsaydı eğer, 
oturup saymazdım eski yanlışlarımı. 
Kusursuz olmaya çalışmaz, rahat bırakırdım yüreğimi. 
Ve elbette çok daha coşku dolu olurdu sevdalarım. 
İçine az buçuk da ciddiyet katılmış, bu denli titiz olmazdım hiç. 
Öyle bir şansım olsaydı eğer, korkmazdım daha çok riske girmekten. 
Daha çok yolculuğa çıkar, gündoğumlarını kaçırmazdım asla: 
Hele dağlara tırmanmanın keyfini...
Hiç bilmediğim yerlere giderdim gidebildiğimce.
Doyasıya dondurma yer, boşverirdim kurufasülyenin nimetlerini... 
Öyle bir şansım olsaydı eğer, dertlerim de yaşamın gerçeğini taşırdı, yalnızca düşlerin değil. 
İşte hani onlardan, her dakikasını verimli geçirenlerden biriydim. 
Aynı an' lara geri dönebilseydim eğer, yalnızca iyi ve güzel olanlarını tatmak isterdim yeniden. Öğrenemediyseniz hala, öğrenin artık: 
Yaşam an' lardan oluşur. 
Sadece an' lardan... 
Şimdi' yi yakalayın... 
Yanında termometresi, bir şişe suyu, şemsiyesi ve paraşütü olmadan yerinden kıpırdayamayanlardan biriydim. Ama yeni baştan yaşayabilseydim eğer, iyice hafiflemiş olarak çıkardım yolculuklara. 
İlkbahara yalınayak girer, sonbahara dek unuturdum pabuçlarla yürümeyi. 
Hiç bilinmeyen yollara dalardım, tadını çıkarırdım gün ışığının. 
Çocuklarla daha çok oynardım, sil baştan yaşayabilseydim eğer... 
Ama heyhat, seksenbeşimdeyim artık ve biliyorum ki, ölmekteyim.




Her zaman bir kitabın sonuna yaklaşır gibi yaşa.
Lunaparkta kaybolmuş gibi yaşa. 
Oyuncak dükkanında kaybolmuş çocuğun iştahıyla yaşa.
Kaybolmuşluğu unut, etrafına bak! 
Yüzmek gibi yaşa, boğulmak gibi değil. 
Uçmak gibi yaşa, düşmek gibi değil. 
Kuş sesleriyle bir ağacın gölgesinde uzanır gibi yaşa. 
Kaşık kaşık çikolata yiyip, ellerini beyaz tişörtüne silen çocuk gibi yaşa. 
Saatlere bakmadan yaşa. 
Beklemeden yaşa. 
Yorulmadan yaşa. 
Bir tırtılın kelebek olma hayali vardır, 
Senin de bir hayalin olsun. 
Öyle yaşa işte! 

Boynu bükük soru işaretlerini boşver. 
Dik ünlemlerin var. 
Noktaları at çöpe, kucak dolusu virgül getirdim sana. 
Allah'ın sana uzattığı beyaz kağıdı geri çevirme. 
Yani diyorum ki; Yaşa da, 
Nasıl yaşarsan yaşa!






Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.

Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85′indeyim ve biliyorum…
ÖLÜYORUM…





Bir Güzellik Yap Kendine.. 
Sadece Sahip Olduklarını Düşün, 
Mutlu Ol Onlarla. 
Sahip Olmadıkların Üzülsün Seninle Olamadıklarına




Her zaman insanlara karşı çok iyi olma. 
Bazen kötü tarafını da göster ki
 seni o halinle de kabul edip etmediklerini GÖREBİLSİN !



AŞK


Dün kapısından geçenlere Aşk'ın sırları ve değeri sorulan tapınağın girişinde durmuştum. 

*

Ve önümden çok zayıflamış, yüzü hüzünlü yaşlı bir adam iç çekerek geçti ve şöyle dedi: 
'Aşk bize ilk insandan beri bağışlanmış bir güçsüzlüktür.'
*
Yiğit bir genç karşılık verdi: 
'Aşk bugünümüzü geçmişe ve geleceğe bağlar.'
*
Ardından kederli yüzlü bir kadın hıçkırarak şöyle dedi: 
'Aşk cehennem mağaralarında sürünen kara engereklerin ölümcül zehiridir. Zehir çiy gibi taze görünür, susuz ruhlar aceleyle içer onu; ama bir kere zehirlenince hastalanır ve yavaş yavaş ölürler.' 

*

Sonra gül yanaklı bir kız gülümseyerek dedi ki: 
'Aşk Şafak 'ın kızları tarafından sunulan ve güçlü ruhlara güç katıp onları yıldızlara çıkaran bir şaraptır.'
*
Ardından çatık kaşlı, kara giysili, sakallı bir adam geldi: 
'Aşk gençlikte başlayıp biten kör cahilliktir.'
*
Bir başkası gülümseyerek açıkladı: 
'Aşk insanın tanrıları mümkün olduğunca fazla görmesini sağlayan kutsal bir bilgidir.'
*
Sonra yolunu asasıyla bulan kör bir adam konuştu: 
'Aşk ruhlardan varlığın sırlarını gizleyen kör edici bir sistir; yürek tepeler arasında sadece titreşen arzu hayaletlerini görür ve sessiz vadilerin çığlıklarının yankılarını duyar.'
*
Çalgısını çalan genç bir adam şarkı söyledi: 
'Aşk ruhun çekirdeğindeki yangından saçılan ve dünyayı aydınlatan bir ışıktır. Yaşam 'ı bir uyanışla diğeri arasındaki güzel bir düş olarak görmemizi sağlar.'
*
Ve paçavraya dönmüş ayaklarının üzerinde sürüklenen güçsüz düşmüş çok yaşlı bir adam titrek bir sesle şunları söyledi: 
'Aşk mezarın sessizliğinde bedenin dinlenmesi, Sonsuzluk 'un derinliklerinde ruhun huzura ermesidir.'
*
Ve onun ardından gelen beş yaşındaki bir çocuk gülerek dedi ki: 
'Aşk annemle babamdır, onlardan başka kimse bilmez aşkı.'
*
Ve böylece Aşk'ı tarif eden herkes kendi umutlarını ve korkularını bıraktı önüme sır olarak. 
*
O anda tapınağın içinden gelen bir ses duydum: 
'Yaşam iki yarıya ayrılmıştır: biri donar, biri yanar; yanan yarı, Aşk 'tır.'
*
Bunun üzerine tapınağa girdim, sevinçle diz çökerek dua ettim: 
'Tanrım, beni yanan alevin besleyicisi yap... Tanrım beni kutsal ateşine at...'




Ey Gönüldaş! 
Aşkın belli bir cismi yok ki kişilerden arayasın;
Aşkın haritası yok ki define avcılarına başvurasın;
Aşk aramayla bulunur değil ki siparişini yapasın;
Aşk nasip işidir, hesap işi değil; 
AŞK adayıştır arayış değil.
.sen adanmışsan ve bu uğurda yanmışsan; 
AŞK, zaten gelir seni bulurr.




Çocukken kendimi yalnız hissederdim;
 hala öyle hissediyorum çünkü;
 bazı şeyleri biliyorum ve bunları hiç bilmedikleri 
yada bilmek istemedikleri anlaşılan insanlara bazı ip uçları vermeye çalışıyorum.



Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez.



Hayatı yaşamanın iki yolu vardır. 
Biri; hiçbir şeyin mucize olmadığını düşünmek, 
diğeri her şeyin bir mucize olduğunu düşünmek.



Sonsuz olmasa da bazı şeyler..
 Bir kez olsun tadmak istiyorum.
 Hayallerime kavuşmak.. 
 Ve mutluluğu yakalamak istiyorum ~

 ♥ 


 Myung Soo ♥ 그는 진정한 사랑입니다 
 하 하 하 :3 ◕ ‿ ◕ 
 난 그녀를 정말 사랑한다 ~




Gülerek meydan oku.. ! 
Mutsuz görürse seni düşmanın işte o zaman o keyiflenir. 
Mutlu görürse seni düşmanın işte o zaman yenilgiyi kabul eder.


Rahat konuşabiliyorsan özgürsün demektir ~
Rahat haraket edebiliyorsan özgürsün demektir ~ 
Rahatsan özgürsün demektir ~



Uzun yollara küçük umutlarla çıkarsın ya..
Sonrada yorulursun umutların dökülür..
Vazgeçmek istersin..
İşte o anda hayallerin devreye girer.
                                                             Bir anda herşey değişir... 
Sen değil hayallerin konuşur...
Bu yüzden hayallerine inan ~





Bazen yalnız kalmak için çaba harcarsın.. Bazen de yalnız kalmamak için .. 




 ♥


Bu hayallerinle dolu küçük dünyanda neden bu kadar üzgünsin ki ! 
Nedir bu huzursuzluğu sebebi ? 
Hangi peygamber gibi acı çektin.. ? 
Hani sınav geçti başından ?
 Bir dönüp baksana arkana .. !
 Halen anlamıyor musun? 
Huzursuz olmana hiçbir sebep yok ~ 
Yine de huzursuzsan ~
 Sadece mutluluk ilaçları ~



Herkesin başına yaslayacak bir omuza ihtiyacı olur ya bazen ~
















Sen Yıpransan da ,
 Duygularının Yıpranmasına izin verme !
Sen Kendini Yenileyebilirsin ama duyguların yenilenmez. ~


Yarının bugünden daha iyi olacağı ümidiyle yetinmek yerine,
hemen bugün yarın uyandığımızda kendimizi önceki günden
biraz daha iyi hissetmemiz sağlayacak bir şeyler yapabiliriz....





Affetmek , kalbinde sade bir oda bağışlamaktır. Dedem böyle söylerdi.. Gercek bir marangoz kalbinde bir saray yapabilendir. Ama sen yaptıgın sarayında tüm odaları annene ve nefretine vermişsin. Ya sen nerdesin sense dışarıda titriyorsun..


Yarın yine geleceğim, ertesi günde, ondan sonraki günde geleceğim. Sana bakmaktan usanıncıya kadar geleceğim ahjussi. Senden tiksininceye kadar geri geleceğim. Onun için benden gitmemi isteme bayım asıl bunu yapamam işte. Yune nin emriyle gelmek senin emrinle gitmek, dilediğiniz gibi itip kalkacağınız biri değilim ben.. Benimde istediğim şeyler var, sahip olmak isteğim şeyler var. Yapmak istediğim şeyler. Ne kadar denesemde inkar edemeyeceğim şeyler var, bende sizin gibi duyguları olan bi insanım, bilmiyordunuz değil mi benide sizin gibi bi insan olduğumu. Seni seviyorum, seviyorum ahjussi...